Yazı Dizileri - Genç Adam

Ekrem Dumanlı: Savcı ve yargıçların cemaatçi olduğunu ispat etsinler

Haftanın konuğu, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı. Cemaat, Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşuluyor.

Devletin "Kırmızı Kitap"ına giriyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

Ekrem Dumanlı: İddialar doğruysa, yani "Gülen Çalışma Grubu" diye bir grup kuruluyorsa, bu eninde sonunda yargıya intikal eder. 28 Şubat'ta Batı Çalışma Grubu kurulmuştu. BÇG suçsa, bu da suç. Bülent Arınç gibi 28 Şubat günlerini yaşamış siyasiler neden bu duruma bir şey demiyorlar?

* * *

Demiyorlar. Çünkü şöyle düşünüyorlar: "Cemaat, devleti ele geçirmek istedi. Seçilmiş hükümete yargı mensupları ve polisler eliyle darbe yapmak istedi". Kalkış noktaları bu... Bu nedenle 28 Şubat'la en küçük bir benzerlik kurmuyorlar. Haklı değiller mi?

EKREM DUMANLI: Değiller... Çünkü Cemaat hakkında çok şey söylenebilir, eleştiri yapılabilir ama Cemaat'e örgüt demek büyük vebaldir, büyük suçtur. Eğer Cemaat örgütse... Tayyip Erdoğan'ın da bu örgüte üye olmaktan yargılanması gerekir.

* * *

 

Niye yargılansın ki?

Ekrem Dumanlı: Arınç'ın yaptığı konuşmayı hatırlayın. "Başbakanımız beni Hocaefendi'ye gönderdi, bir emirleri var mı diye sordu" demedi mi? Olimpiyat Stadı'na gidip "Hasretle bekliyoruz" denmedi mi?

* * *

Bir dakika... Bu işin bir tarihi var. Sizinle hükümet arasında büyük bir mutabakat vardı. O mutabakat bitti. 17 Aralık'ta kılıçlar çekildi. Hükümet kanadı o günden beri şunu söylüyor: "Biz yanılmışız. Biz kendilerine 'Alnı secdelidirler' diye destek veriyorduk ama onlar bize darbe yapmaya kalkıştılar". Yani sizin suçunuzu buradan başlatıyorlar.

Ekrem Dumanlı: Bu çok keyfi bir yorum... Yani bizimle beraberseniz meşrusunuz, bazı konuları beraber yapmadığımızda ya da aynı düşünmediğimizde gayrimeşrusunuz. Böyle mi yani? Sonuçta iş buraya çıkıyor.

* * *

Hayır, oraya çıkmıyor. Siz seçilmiş hükümete ve onun başkanına operasyon çektiniz, bürokrasideki adamlarınız eliyle. Suç burada başlıyor. Bunu söylüyorlar.

Ekrem Dumanlı: Bu çok ağır bir iddia... Bu tamamen kendini kurtarma adına geliştirilmiş bir retorik. 17 Aralık nedir? Bir yargı süreci, bir soruşturma süreci değil mi? Bu soruşturma sürecinde aktif rol alan insanlar belli. Savcılar belli, polisler belli. Şimdi bu insanlar bir yanlış yapmışsa bu yanlışın hesabını onlardan sorarsın. Ama sen ne diyorsun? "Bunlar topyekûn gizli bir odaktır, efendim biz sonradan farkına vardık, bunlar örgüttür" diyorsun. Bu olmaz.

* * *

Siz suçlamanın farkında değil misiniz? Size deniyor ki: Bunlar yargıya, polise egemen olmuş bir yapı... Emri Pensilvanya veriyor, buradaki savcı, polis harekete geçiyor. Size yönelik temel suçlama bu.

Ekrem Dumanlı: Hodri meydan! İspat edin diyoruz.

* * *

Ama işte bu kanıtlanması zor bir ilişki biçimi... Teknik olarak ispatta zorluk var.

Ekrem Dumanlı: 17 Aralık'ta tutuklama talebinde bulunan savcı Ekrem Aydıner idi. Aynı savcı, şimdi takipsizlik kararı verdi. Bu adam Cemaatçi mi, değil mi? Mesela Zekeriya Öz'le oturanlar, konuşanlar bu iktidarın temsilcileriydi. "Biz Ergenekon'un savcısıyız" diyenler, şimdi Öz'e "Cemaat'in adamı" diyorlar. İşte Ali Fuat Yılmazer. Ben hayatımda bir kerecik bile görüşmedim. Yandaş medyadaki arkadaşların haftalık sohbet arkadaşıydı. "Ali Fuat Yılmazer dedi ki" diye konuşurlardı. Ne oldu? Bir anda "Cemaat'in adamı" oldu. İşinize gelen durumda sizin adamınız oluyor, işinize gelmeyen durumda "Cemaat'in adamı"... İşte bu yüzden diyorum ki: İspat et kardeşim.

* * *

Polislerin içinde itirafçı olanlar var. Bazı polislerin ve savcıların Pensilvanya'dan doğrudan talimat aldıklarının kanıtlanacağı söyleniyor. Böyle iddialar var.

Ekrem Dumanlı: İtiraf yetmez, kanıt gerekir. Mesela Latif Erdoğan... İtiraf etse ne olur, etmese ne olur. İçi kin ve nefretle dolmuş. Onun söylediği söz hukuki bir değer taşır mı?

* * *

"Bu savcıların, polislerin Cemaat'in adamı olduklarını ispat etsinler" diyorsunuz. Ama sizin yayınlarınıza bakıyoruz: Bu savcıların, polislerin arkasında duruyorsunuz.

Ekrem Dumanlı: Hayır, hayır... Bizim yaklaşımımız şu: Hata yapan polis ve savcı varsa yasalar doğrultusunda hesabını versin. Fakat böyle yapılmıyor. "Paralel yapı" diye yafta vuruluyor. Bu yaftanın vurulmasının ardından zıplanacak yer belli. Cemaat hedef alınacak.

* * *

25 Aralık'ın hedefinin Tayyip Erdoğan'ın bileklerine kelepçe vurmak olduğuna inanıyor hükümet kanadı. "Dokunulmazlık" engelinin de "suçüstü hali var" denilerek aşılacağını, böylece tam bir yargı-polis darbesinin gerçekleşeceğini söylüyorlar. Ne diyorsunuz buna?

Ekrem Dumanlı: Bunu diyenler darbenin ne olduğunu bilmiyorlar. Darbe tankla olur, silahla olur. Gırtlağına silahı dayadı mı kıpırdayamazsın. Bir gecede yüz bin kişiyi toplarlar. Darbe dediğin çocuk oyuncağı değil. Sonuçta Başbakan'a bağlı emniyet güçleri var, Başbakan'a bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri, askerler var. Öyle "Geldim, ben seni alacağım" olabilir mi? Kim alabilir? Böyle saçmalık olmaz. Bu vatandaşı manipüle etmektir.

Her iktidarla iyi geçinen bir Cemaat vardı, ne oldu ona?

Sizin her gelen hükümetle iyi geçinmek gibi artık gelenekselleşmiş bir politikanız vardı. Ne oldu o politikaya?

Ekrem Dumanlı: Anayasa'yı askıya almış, yasaları ayaklarının altına almış bir yapı çıktı karşımıza. Suçu günahı olmayan insanlara her türlü yanlışlığı yapmayı bir hak zanneden bir yapı... Biz bu zulmün karşısında Hüseyin olmayı tercih ettik.

Zaman gazetesi ve Fethullah Gülen

Fethullah Gülen, sizin gazetenizin her haberine, her yazarına müdahale eder mi? Gülerce "Gülen'in izni olmadan tek bir haber ve yazı çıkmaz" diyor.

Ekrem Dumanlı: Bizim gazetede yayınladığımız haber ve yazıların, Hocaefendi'ye fatura edildiğini biliyoruz. Bu nedenle faturasının oraya çıkacağını düşündüğümüz konularda "Biz bunu yapacağız, sizin haberiniz olsun, buradan size de böyle de bir şey gelebilir" diyoruz. İzin almak gibi değil yani.

Bank Asya'yı insanca isteseler, anahtarları verilir

Bank Asya konusunda Ekrem Dumanlı'nın ilginç bir yaklaşımı var.

Şöyle diyor:

* * *

"Şu Bank Asya'ya yapılanlara bakın. İnsanca isteseler, oranın yöneticileri, iştirakçileri, yönetim kurulu üyeleri götürüp anahtarlarını teslim ederler. "Size banka mı lazım, alın sizin olsun" derler. Ama bu zulüm nedir? Bu kanunsuzluk nedir?"

Cemaat'in hatırı sayılır oyu var

Hükümetle kavgaya giriştiniz. Ama kavganın ardından yapılan her seçimde AK Parti, oyunu korudu. Sizin tabanda pek gücünüz yok galiba...

Ekrem Dumanlı: Cemaat'e sempati duyan insanların hatırı sayılır miktarda oyu olduğunu düşünüyorum. Benim gördüğüm şu: Cemaat'e sempati duyan insanlar oylarını MHP'ye, Saadet'e, hatta Güneydoğu'da BDP'ye verdi ama bu partilerin tabanından AK Parti'ye kaymalar oldu. Bir geçişkenlik söz konusu yani. Bu yüzden Cemaat'in oyu tam olarak bilinemiyor.

Gülen neden Türkiye'ye dönmedi?

Fethullah Gülen'in hukuki sorunları kalmamıştı. İsteseydi Türkiye'ye dönebilirdi. Ama o dönmedi. Ekrem Dumanlı'ya "Neden dönmedi" diye sordum. İşte Dumanlı'nın cevabı:

* * *

"Türkiye'de Cemaat'i kendine düşman gören, devlete düşman gören, sisteme düşman gören bir zihniyet vardı. Bu zihniyet, AK Parti'nin içine de sirayet etmişti. Bir kumpasla, bir senaryoyla Hocaefendi'ye ve 'Camia'ya bir zarar verilmesi ihtimali vardı. Tahmin ediyorum ki işte o ihtimal yüzünden gelmedi."

Ekrem Dumanlı'dan Gülerce'ye cevap

Sanki Hüseyin Gülerce'nin kafasına saksı düşmüş gibi

Hüseyin Gülerce'nin Cemaat'ten ayrılışı konusunda ne diyorsunuz?

Ekrem Dumanlı: Cemaat işi, gönül işidir. Dilekçeyle girilmez, dilekçeyle çıkılmaz. Gönlün olursa gelirsin, gönlün olmazsa gidersin.

* * *

7 Şubat'ta MİT krizinin hemen ertesi günü Zaman gazetesi "O Savcılar hep haklı çıktı" diye manşet atmış. Hüseyin Gülerce, atılan o başlığı Cemaat'in hükümete savaş açması olarak yorumluyor. Ne diyorsunuz?

Ekrem Dumanlı: Hüseyin Bey yanlış hatırlıyor. Öyle bir manşet atmadık. Doğru değil bu... 12 Şubat tarihinde attığımız manşet şu: "Savcı görevden alındı". Gülerce'nin sözünü ettiği başlık, bu manşetin altında yayınladığımız, yargı muhabirimiz Büşra Erdal'ın kaleme aldığı bir haber analizin başlığıdır. O analiz de 7 Şubat savcılarıyla ilgili bir analiz değildi.

* * *

Gülerce'nin Cemaat'e yönelik eleştirilerine ne diyorsunuz?

Ekrem Dumanlı: Yanlış söylüyor, yanlış söylediğini kendisine hatırlattığımız halde yanlışını ısrarla tekrarlıyor. Ayrılıp gidebilirsin, ürkebilirsin, hatta korkabilirsin. İncitici ve ağır sözler söylemeye ne gerek var.

* * *

Gülerce "17 Aralık'ta Cemaat, hükümete darbe yapacaktı" diyor. Haksız mı bu konuda?

Ekrem Dumanlı: İyi ama Hüseyin Gülerce'nin 17 Aralık'tan sonra yazdığı yazılar var. Hükümeti eleştiriyor o yazılarda. 17 Aralık darbe girişimiyse, 17 Aralık'tan sonra neden hükümeti eleştirmiş? Hüseyin Bey'in hali eski Türk filmlerinde kafasına saksı düşüp de bir anda hafıza kaybına uğrayanlara benziyor. Cemaat'le ilgili kanaati değişiyor, Başbakan'la ilgili kanaati değişiyor. Çift taraflı topyekûn bir değişim geçiriyor. Buradan bir aydın duruşu ve aydın cesareti çıkar mı?

Ergenekon ve Balyoz'da özeleştiri yapıyorlar mı?

Balyoz'da, Ergenekon'da sanıklar, "Bu mahkemeler adil değil, savunma hakkımızı kısıtlıyorlar, gizli tanıklarla bize iftira atılıyor, uydurulmuş delillere itibar ediliyor" diye bas bas bağırdılar. Siz bunları görmediniz.

Ekrem Dumanlı: Biz somut şeyleri yazdık. Somut şeyler dışındaki mağduriyetlerde çok dikkatli olmadınız diyorsanız, olabilir. Ama biz büyük fotoğrafta Türkiye'nin darbe tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşündük.

* * *

Ahmet Şık'ın kitabı... Nedim Şener'in yaşadıkları... Büyük mağduriyetler var. Kuddusi Okkır mesela... Adama 'kasa' dendi, beş parasız öldü gitti.

Ekrem Dumanlı: Biz "Bu adamların hepsine zulmedin" diye bir teşvikte bulunmadık. Hep somut veriler üzerinden gittik. Ahmet Şık'ın kitabı da bizim üstümüzde kaldı. Kitabı bombayla eşdeğer tutan Tayyip Erdoğan'dı.

* * *

Ama siz de orada "Hiç kitaba bomba muamelesi yapılabilir mi?" şeklinde bir tutum almadınız?

Ekrem Dumanlı: O konuda Ahmet Şık'ın bizi tahrik eden bir sözü oldu. Dedi ki "Dokunan yanıyor." Onun yaptığı da yanlıştı. İşte Hikmet Çetinkaya! Dedi ki "Ben 40 senedir dokunuyorum, hiç yanmıyorum."

Kimdir bu Kozanlı Ömer?

"Kozanlı Ömer" diye anılan biri var. Cemaat'in polisteki yapılanmasının baş sorumlusu olduğu söyleniyor bu kişinin. Zaman gazetesine gidip geliyormuş. Doğru mu?

Ekrem Dumanlı: Zaman gazetesine bir kere gelmiş, üniversitede beraber okuduğu bir arkadaşını ziyaret etmiş, gitmiş. Bunu bin defa yazdılar. Açıklama yaptık. "Bu adam bir kere gelmiş" diye... Ne yani? Gelemez mi? Gelip arkadaşını ziyaret edemez mi? Ayrıca bu adam, Hanefi Avcı'nın kitabındaki iddialar nedeniyle gitmiş savcılığa ifade vermiş ve hakkında takipsizlik kararı verilmiş.

Neden Cemaat'i bırakıp gidiyorlar?

Nurettin Veren, Kemalettin Özdemir, Ahmet Keleş, Latif Erdoğan... Ve son olarak Hüseyin Gülerce... Neden Cemaat'te en önemli yerlere gelmiş bu isimler, Cemaat'ten kopuyorlar ve aleyhte konuşmaya başlıyorlar?

Ekrem Dumanlı: Bu tür kopmalar her yapıda söz konusu olabilir. Partilerde, şirketlerde, spor kulüplerinde olabilir... AK Parti'de yok mu kopma? Bana dönemin başbakanı Erdoğan bu konuyu sormuştu, ben de "Sizdeki zayiat bizdekinden çoktur" demiştim. Bu işler böyledir.

 

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu