Mustafa Kaplan'ın "Gülen'ler kafa karıştırdı" yazısına cevaben

Vakit Gazetesi Yazarı Mustafa Kaplan Bey’in , 29.07.2005 tarihli “Gülen'ler kafa karıştırdı” başlıklı yazısına cevabtır.

Muhterem Mustafa Kaplan Bey,

Zaman zaman köşe yazılarınızdan müstefid oluyor , yararlanıyoruz. Lakin , “Gülen'ler kafa karıştırdı” başlıklı yazınızda ifade ettiğiniz bir takım iddialar herhalde sehven yazılmış olsa gerekki , gözünüzden kaçmış ve yayınlamışsınız , izninizle Tashih edelim . Yazınızda diyorsunuz ki:

“M.Fethullah Gülen."Şimdi de bu taziye ilanına bakın:

"Dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen terör hadiseleri, insanlık onur ve haysiyetine en büyük darbeyi vurmuştur. İslâm, insanın yaşama hakkını aziz tutuyor ve bir insanın öldürülmesini küfre denk sayıyor.

Bir kere daha tekrar etmek istiyorum ki, terörizm ile hiçbir yere varılamaz.Gerçek Müslüman asla terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz. Londra'da ma'sum insanlara karşı estirilen terör dalgası etkisini kaybetmeden bu kez Müslümanların çoğunlukta yaşadığı Mısır'da menfur bir saldırı sonucu onlarca insan hayatını kaybetti. Her defasında açıkça kınadığım terörü, nereden gelirse gelsin bir kez daha lanetliyor ve saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, acılı ailelerine ve İslâm âlemine başsağlığı diliyorum."

İddia 1:

Hiçbir ön kayıt koymadan, "Bir insanın öldürülmesi küfre denk" demek, bütün katilleri "kâfir" saymak demektir. Nefsine uyarak hata işlemiş bir mü'mine, o yanlışı doğru kabul etmediği müddetçe, nasıl "kâfir" denir? İ'tikad yanlışına şefkat özür olur mu?

El-Cevab 1 :

Bir kere , muhterem Hocaefendi , “Küfre denk “ diyor , “kafir yapar “ demiyor. Arada ciddi bir nuans var. Bu ifadenin sahibi aslında, Muhterem Hocaefendi değil , Kur’anı Kerimin kendisidir  :

Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.(Nisa:93)

Elmalı Hamdi Yazır bu Ayetin tefsirinde , bir mümini kasten öldüren kişinin mümin bile olsa onun cezasının cehennem olduğunu .orada pek uzun müddet kalacağını ve belki sonsuza kadar cezalandırılacağından bahsetmektedir. Tefsirinin devamında , andlaşma ve barış yanlısı kâfirlerin öldürülmesi de yasak ve haram ve hatta yanlışlıkla öldürme de bile hükmü mümin gibidir , demektedir.

Merhum Seyyid Kutub aynı Ayetin Tefsirinde  , benzer bir yaklaşım göstererek , adam öldürmeyi şirke yakın kabul etmiş ve delil olarak  başta İbn-i Abbas olmak üzere- bu suçtan tevbe etmenin kabul olunmayacağı görüşündedirler , demektedir !

Ehl-i Sünnet itikadına göre , ebedi cehennemde ancak kafirler kalacağı için , Ayette bir mümini kasten öldürenlerin ebedi cehennemde kalacaklarını ifade etmiş olması , bu günahın neticesinin , Küfre denk olduğunu bariz bir şekilde göstermektedir. Elbette , Ehl-i Sünnet Uleması Allah, kendisine ortak koşma suçunu kesinlikle bağışlamaz. Bunun dışındaki suçları dilediğine bağışlar.." (Nisa Suresi. 116) ayetine dayanarak tevbe eden katilin de bağışlanacağı görüşündedirler. Ayette geçen "huld (sonsuzluk)" kelimesini de "uzun zaman" olarak yorumlamışlardır. Lakin , mümini kasten öldürmenin , Küfre denk bir suç olduğu konusunda tereddüt yoktur !

Bahse konu taziye ilanı , Mısır’daki menfur saldırı için verilmiş ve Mısır halkının ekser çoğunluğunun mümin olmuş olması ve onların bir terör eylemi neticesinde kasten öldürülmüş olması , taziye İlanının nedenli haklı olduğunun göstergesi değilmidir ?

İddia 2 :

Terörist de Müslüman olamaz" demenin, "Hırsız da Müslüman olamaz, faiz yiyen de Müslüman olamaz, zina işleyen de Müslüman olamaz, içki içen de Müslüman olamaz" demekten ne farkı var? İslâm dininin "harb hukuku" denen bölümünü bir kenara koyalım, haramı helâl saymadığı müddetçe, bir büyük günah işleyen kişi dinden çıkar mı? Veya bir mü'min de nefsine uyarak büyük bir günah işlemiş olamaz mı? Böyle bir cümlenin Ehl-i Sünnet inancına değil, batıl Mu'tezile mezhebine uygun olduğunu bir hoca bilemez mi? İslâm dinine "aforoz" müessesesi mi girdi?

El- Cevab 2 :

Yazıda geçen :”Gerçek Müslüman asla terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz” ifadesinde , Hocaefendi Hakiki bir müminin terörist olamıyacağına vurgu yapmıştır !  Evet , hakiki mümin , hırsızlıkta yapmaz , faiz de yemez , zina da işlemez , içki de içmez. Bir mümin bunu gönül rahatlığı ile yapıyorsa , Hakiki mümin olmadığındandır ! Malum , İman Taklidi ve Hakiki diye tasnif edildiğinden , muhterem Hocaefendinin cümlenin başında kullandığı “gerçek müslüman” tabirinden , bu işe yapanların Taklid-i İmana haiz olduğuna vurgu vardır ! Ayrıca hatırlatmış olalım , sizin iddia ettiğiniz her günah işleyenin kafir olduğunu kabullenen batıl fırka , Mutezile değil , Harici mezhebidir! Tekrar edecek olursak ,  “Küfre denk “ ifadesi “Kafir yapar “ demek değildir. İşlenen suçun , Allah katındaki büyüklüğünün Kur’andaki  yaklaşım şeklidir !

İddia 3 :

Kusura bakılmasın, İslâm beldelerini zorbalıkla işgal etmiş zalim kâfirlere karşı hoşgörü dervişi kesilenlerden, onların başına bir fiske indiği zaman gözyaşları ile taziye verenlerden; kan gölüne dönen Irak, Çeçenistan, Afganistan, Filistin, Keşmir, Doğu Türkistan için de aynı hassasiyeti göstermelerini beklemek Müslümanların hakkı değil midir?

El-cevab 3 :

Elbette hakkı Muhterem Mustafa Kaplan Bey. Lakin , bu hassasiyeti vermediğini nerden biliyorsunuz , asıl sizin açıklamanız gereken noktada burasıdır . Geceleri aynı seccadeyimi ıslatıyorsunuz veya Rahman’a el açarken kaç kez birlikte dua ettiniz de olumsuz yönde şahitlik ediyorsunuz  ?

Amerika’nın Irak işgali için eleştirisi :

Amerika birçok yerde yanlış yaptı , Koskocaman bir devlet, Vietnam’da olduğu gibi maceraya girdi. Her ne kadar; “başarılı oluyoruz, demokrasiyi gerçekleştireceğiz” deseler de şimdilerde Irak’ın kaderine hâkim olunamadığını söylüyorlar. Hatta şu anda nasıl geriye dönülür, onu da kestiremiyorlar. Amerika bugün dünya muvazenesinde önemli bir devlet. Şimdiye kadar da demokrasisi ile tanınıyordu. Kredisini burada ucuza harcamamalıydı. Fakat o kredi ucuza gitti. İtibar kaybına uğradılar. Bundan sonra kaba kuvvetle bir şey tutsalar bile, aklıselim iki adım geriye çekilmeyi gerektirir. (Mehmet Gündem , Milliyet Gazetesi 08.01.2005 )

Mazlum Filistin için ifadeleri :

Şekerle beraber bir de kalp hastalığı olunca ve bunlara bazı diğer rahatsızlıklarım da eklenince gerçekten çok hırpalanıyor, cesedimi, ruhumun sırtında bir yük gibi taşımak zorunda kalıyorum. Ama her şeye rağmen Allah'a sonsuz şükrediyorum. Dünyanın dört bir yanındaki insanların, mesela Filistinlilerin çektiği ızdırapları düşününce kendi dertlerimi unutuyorum.

Tanklar, bombalar altında ezilen mazlumların iniltileri bazen kendi kalp atışlarımı duymama mani oluyor. Ayrıca din adına yapıldığı söylenerek içine düşülen yanlışlıklar da belimi büküyor. (Hüseyin Gülerce, Zaman, 16.05.2002 )

Ümmet-i Muhammedin mazlumiyeti ile ilgili :

Şimdilerin zulmü, gadri, tecavüzü, tasallutu ise, perdesiz, hâilsiz, mümâşâtsız, açıktan açığa ve mazlumun, mağdurun gözünün içine bakıla bakıla icrâ ediliyor. Buna ister hakkın kuvvete yenik düşmesi, isterse kuvvetin çılgınlığı, hak ve hikmet bilmezliği densin, netice değişmez.. geçmişte beş-altı asırda işlenmiş bütün cinayetlerin, yıkılan hânumânların, harâb olan umranların, bilmem kaç katının, şu beş-altı seneye sıkıştırıldığını ürpererek müşâhede etmedik mi? Saray-Bosna'dan Cezayir'e, Habeşistan'dan Suriye'ye, Filistin'den Asya Stepleri'ne kadar çok geniş bir dairede, yıllardan beri görüp duyduğumuz vahşet değil de ya nedir.? Ve, daha kim bilir ne kadar yerde duyulmayan ne kadar zâlim 'Hay Hu'yu ve mazlum çığlıkları inleyip duruyor..?

Yeryüzünün gerçek mirasçıları dünya muvâzenesindeki yerlerini alacakları güne kadar bu fırtınaların dineceğini ve bu âh u efgânın kesileceğini beklemek beyhûde olsa gerek. Evet, belki zaman zaman bu vahşetlere sebebiyet veren sâikler, piyonlar değişebilir ama kat'iyyen anarşi dinmez ve terör bütünüyle bertaraf edilemez; çünkü bunların arkasında dünyayı idare eden güçler var. Dün Yunanla, Bulgarla, Ermeniyle, Slavla her yerde kargaşa çıkarıp başımıza gâile açanlar, şimdi de Sırplıyla, PKK ile, Ermeniyle, Nusayriyle, Râfıziyle aynı şeyi yapıyorlar.. ve vazgeçeceğe de benzemiyorlar.(Çağ ve Nesil – Günler Baharı Soluklarken  )

Şimdi tüm bu hakikatler ortada iken , ve bu ifadlere sadece yazıya geçen kayıtlar olup , Allah ile münasebtelerde kalbten dökülen nağmeler bilinmemesine rağmen ,

Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.(İsra, 17/36)

Ayetinin tehdidine neden muhatab olmak için yarışılır , anlamak mümkün değil !

Sonuç :

“İslâmın "i'tikad' esaslarına taban tabana zıt görüşlerin altındaki imza, keşke bir cahile ait olsaydı.” demişsiniz ! Evet katılıyorum , keşke iddialarınız , sıradan bir yazara ait olmuş olsaydıda sizin gibi değerli bir Müslüman Yazar tarafından Kaleme alınmamış olsaydı ! Lakin , madem geçmiş gün geri gelemez , bir rica olarak addedin , yazımızı köşenizde yorumsuz olarak yayınlayınki , en azından Huzur-u İlahide Kul Hakkından mesul olmamaış olalım ! Nedersiniz ?

Not: Vakit Gazetesi Yazarı Mustafa Kaplan Bey’in , 29.07.2005 tarihli “Gülen'ler kafa karıştırdı” başlıklı yazısına cevabtır.

Add comment


Security code


Refresh

back to top

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu