Bediüzzaman Hazretlerine göre "Îsevî rûhânilerle ittifak" keyfiyeti


Asr-ı Saadetten Günümüze Diyalog (6. Bölüm)

Bediüzzaman Hazretleri kendi yaşadığı dönemden sonraki bir dönemde, Hristiyan–Müslüman diyaloğunun ötesinde, bir ittifaktan , Risale-i Nurlarda tam 8 yerde bahsetmektedir :
1-) "Hattâ, hadis-i sahihle (67.a.) , âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar. (67.b.)"


Ahirzaman ile ilgili Sahih bir Hadisi tefsir eden Bediüzzaman Hazretleri , Hristiyanların Hakiki Dindarları ile Müslümanlar , İnkar-ı Uluhiyet güden Ateizme  karşı İttifak'a muhtaç olduklarından  , değil sadece müslümanlar ile , hakiki dindar İsevi Ruhaniler ile bile gereksiz münakaşa ve münazara konularına girilmemelidir demektedir. Bediüzzaman hakiki Hristiyan Ruhaniler derken , İslama düşman olmayan , belki İslamın Ana kaidesi olan Allahın "Birliği” ve  Hz.Muhammed (SAV)’in Peygamberliğini kabul etmeye yatkın veya kabul eden İsevilerden bahsetmektedir ki , günümüzde bir çok İsevi Ruhaniler artık , Allah’ın üç değil "Bir" olduğuna , ve Hz.İsa (AS) mın Allah’ın oğlu değil , Allah’ın bir peygamberi ve Hz.Muhammed’in (SA) tarihi açıdan son peygamber olduğunu kabul etmektedir. Bunların başında , İstanbul’un Vatikan Temsilcisi Mr. Monsenyör George Marovitch gelmektedir. Kendileri yapmış oldukları bir mülakatta (67.c) , Allah’ın üç değil bir olduğunu , Hz.İsa’(AS) mın bir oğul değil , peygamber olduğunu , ve Hz.Muhammed’in peygamberliğini kabul ettiklerini ancak şimdilik bunu resmi ilan edemediklerini belirtmiş olması , Dinler arası Diyalog faaliyetlerinini nekadar doğru bir çizgide seyrettiğini tescil etmektedir. Vatikan'ın 1994 yılında başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) olmak üzere diğer dinlerin Peygamberlerini de peygamber olarak kabul ettiklerini, kendilerinin resmî yayın organı “La Civilta Cottolica” dergisinde yayınladıkları bilinmektedir. (67.d.)
2-) "Alem-i İslamın tam intibahiyle ve yeni dünyanın, Hıristiyanlığın hakiki dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve alem-i İslamla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ân a ittihad edip tabi olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavi bir muavenetle dayanıp inşaallah galebe eder." (68.a.)

Bediüzzaman Hazretleri , yine Haristiyanların Hakiki dindarları ile bir ittifaktan bahsediyor ve bu ittifakın neticesi olarak , İncil’in Kur’ana tabi olacağını beyan ediyor. Allahu Alem bissevab , bunun gerçekleşmesi için , bahse konu aslına uygun İncilin bulunması gerekirki , buda Asrımızda yeni bulunmuş olan Barnaba İnciline bir işaret olsa gerek. Bu İncil'in bir nüshası yıllar önce bulundu ve Arapça ve Farsçaya da tercüme edildi. Barnaba İncil'inin içerdiği kıssalar , Genel olarak Kur'an'ın Meryem oğlu İsa Mesih ile ilgili olarak aktardığı kıssalarla örtüşmekte  (68.b.) ve dört İncil' den ayrıldığı en önemli noktalar şunlardır:

a- Barnaba İncili, Hz. İsa'nın ilâh veya Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmez.

b- Hz. İbrahim'in kurban olarak takdim ettiği oğlu Tevrat'ta belirtildiği ve hristiyan inançlarında anlatıldığı gibi İshak değil, İsmâil (a.s.)'dır.

c- Beklenen Mesih(Son Peygamber) Hz. İsa değil Hz. Muhammed'dir.

d- Hz. İsa çarmıha gerilmemiş, Yahuda İskariyoth adında biri ona benzetilmiştir.  (68.c.)

Ayeti Kerimede geçen : “ Onların Tevrat’taki misâli buna benzer; İncil’deki misallerine gelin­ce...” (Fetih, 48/29) diyerek Tevrat’ta ve İncil’de Resûlul­lah’tan (s.a.s) ve O’nun ashâbından bahsedildiğini ha­ber vermekle beraber,bir gün gereken tetkikler yapıldığında -inşaallah- sahih olduğu ortaya çıkacak olan Barnabas İncili’nde zaten apaçık Efendimiz’in (s.a.s) isminden bahsedilmektedir.(68.d.) Yapılan Karbon tahlillerinde 16.-17.Asır öncesinin olduğu kesinleşen  bu İncilin , bir gün bulunan bu İncil nüshası gün yüzüne çıktığında, tarihin yeniden yazılması da kaçınılmaz olacak.. (68.e.)

3-) "Misyonerler ve Hıristiyan ruhanileri, hem Nurcular, çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü, herhalde şimal cereyanı, İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etmek fikriyle, İslam ve misyonerlerin ittifaklarını bozmaya çalışacak."(69)

Bediüzzaman Hazretleri , Şimal cereyanı diye nitelendirdiği o dönemki İnkar-ı Uluhiyetin (Ateismin) temsilcisi olan Kominizmin , kendinini korumak ve rejiminin ömrünü uzatmak maksadıyla, Müslümanların ve Hristiyanların ittifak etmelerini önlemek istiyebileceğini , bir uyarı mahiyetinde beyan ediyor !

4-) "Risale-i Nur’un İhlas Lem alarında denildiği gibi, şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki Hıristiyanın dindar ruhanileriyle ittifak etmek ve medar-ı ihtilaf meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor." (70)

Mutlak Küfür olan Ateismin hücumlarına karşı mukavemet edebilmek için , değil sadece Müslümanların , Hakiki dindar Hristiyanların ruhanileri ile bile ittifakın gerekliliğine işaret etmektedir. Bu , ittifakın zedelenmesini önlemek için, bir takım ihtilaflı meseleleri dahi gündeme getirmemek , getirilmişse şayet konuyu derhal kapatmanın gerekliliğine işaret var ! Üstadın Risalelerde kullandığı “belki” kelimesi ,çoğu yerde kesinlilik arz etmektedir.

5-) "O Zatın üçüncü vazifesi, hilafet-i İslamiyyeyi, ittihadı İslama bina ederek, İsevi ruhanileri ile ittifak edip din-i İslama hizmet etmektir." (71)
Bediüzzaman , kendisinden sonra gelecek olan Zat’ın , bir takım vazifelerinden bahsettikten sonra , üçüncü vazifesi olarak , Sahabeyi Kiram veya Osmanlı dönemindeki Devleti idare şekli olan Hilafet Sistemini rehber edinmiyeceğini , bunun yerine İslam Birliğini (belki Osmanlı Milletler Birliği benzeri bir teşekkülü ) kurmayı hedefliyeceğini belirtmiştir. Bu Hedef doğrultusunda , İsevi ruhanilerle ittifakın gerçekleşeceğini ve bu ittifakın İslam dinine Hizmet şeklinde semerelerini vereceğini söylemektedir.

6-) "İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek, halihazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacaktır." (72.a.)
Ateizmin Dünyada çok güçlü olduğu bir dönemde , Allah’ın Rahmeti ile Hristiyanlık Dini tahriflerden sıyrılarak aslına dönecek ve Hz.İsa (AS)’mın şahs-ı manevisini temsilen , İslamın hakikatleri ile birleşerek , bir nevi İslamiyete inkılap etmiş olacaktır ! Demekki , Hz.İsa’mın (AS) Şahs-ı Manevisinin oluşması , Hristiyanlığın aslına dönüp Müslümanlarla  birleşmesine bağlı ! Hak Din olan İslamiyete tabi olan Hristiyanlık dini,  bu birleşme ile , büyük bir güçlenme dönemine girmiş olacak. Dinsizlik fikrine karşı ,ayrı ayrı mücadele ettiklerinde muvaffak olamayan İsevilik ve İslamiyet , ittihat sonucu dinsizliği yenecek istidada kavuşmuş olacaktır. İşte tam bu sırada , Cismaniyeti ile 3.Hayat Tabakasında bulunan (72.b.) Hz.İsa (AS) güç kazanan Hak Dinin başına geçeceğini , Allah Resulu (SAV) herşeye Kadir olan Allah( C.C.) ‘nun vaadine istinaden haber vermiştir. Madem vaad etmiş ,elbette yapacaktır !

7-) “Şahs-ı İsa Aleyhisselâmın kılınciyle maktul olan şahs-ı Deccalın, teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı mânevîsini öldürecek ve inkâr-ı ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek ancak İsevî ruhânileridir ki, o ruhâniler din-i İsevînin hakikatini hakikat-i İslâmiye ile mezc ederek o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek. Hattâ, "Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdîye namazda iktida eder, tâbi olur" diye rivayeti (73.a.), bu ittifaka ve hakikat-i Kur’âniyenin metbuiyetine ve hâkimiyetine işaret eder." (73.b.)

Hz.İsa (AS) mın Şahsı manevi kılıncı ile öldürülecek Deccalın Şahs-ı manevisi sonrasında , dehşetli ve güçlü olan Materyalizm ile Dinsizlik Fikride öldürülmüş olacaktır. Bunu  (Ateism fikrininin öldürülmesini) hakiki Dindar İsevi Ruhaniler gerçekleştirecektir. Bu Ruhanilerin o güce ulaşması ve bunu başarması , ancak  Hrıstiyanlık Dinini İslam Hakikatleri ile inkılab ettirmeleri neticesinde olabilir ! Hz.İsa (AS) mın , Ahirzamanda Hz.Mehdiye namazda tabi olacağı Hadisi şerifide , bu İttifaka ve İsevi ruhanilerinin Kur’ana tabi olmalarına işaret etmektedir.

8-) "Ey Câmi-i Emevîde kardeşlerim! Ve yarım asır sonraki âlem-i İslâm camiindeki ihvanlarım! Baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki: İstikbalin kıt’alarında hakikî ve mânevî hâkim ve beşeri, dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yalnız İslâmiyettir ve İslâmiyete inkılâp etmiş ve tahrifattan ve hurafattan sıyrılacak İsevîlerin hakikî dinidir ki, Kur’ân’a tâbi olur, ittifak eder." (74.a.)

Bediüzzaman Hazretleri ,  Hicri 1327 (M. 1909 ) ‘de Şam'da Emevi Camii'nde içlerinde 100 Alim olmak üzere  toplam  on bin kişiye verdiği hutbesinde, Hicri 1371'den (M.1952) sonraki İslam aleminin geleceğine yönelik izahlar yapmıştır (74.b.) İfadelerde geçen , yarım Asır sonrasındaki (Hicri 1421 - M.2001) İslam alemine hitab ederken , bu yıllarda İslamiyetin dünyada Hüküm sürme eğilimine gireceğini , hem Dünya hemde Ahiret Saadetine vesile olacağına , aynı zamanda Hrıstiyanlığın tahrifatten ve hurafelerden sıyrılıp , İslamiyete inkılab etmeye başlıyacağına , bunu yaparkende Kur’ana tabi olmayı kendilerine Rehber edinip , İslamiyet ile İttifak edeceklerine işaret etmiştir. Cay-ı Dikkat bir diğer husustur ki , Bediüzzaman Hazretleri “Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, Allah da razı olmuyor. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamayı diliyor.” (Tevbe /9:32) Ayetinin tefsirinde , Hicri 1324 senesine işaret ettiğini beyan ettikten sonra , bir vecihle eğer şeddeli “lam”lar ve “mim” ler ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir. “ (74.c.) diyerek , Hicri 1424 ( M.2003 ) yılına remzen parmak basıp , bahse konu İsevi Ruhanilerinin  Kur’ana tabi olup , İslamiyetle ittifak etmelerine vesile olacak Şahs-ı manevinin , Mehdinin şakirtleri olduğu izlenimini vermektedir.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

67.a. Buhari, 4:205, Müslim, 1:136, Fethul kebir, 2:235
67.b. Lem'alar, Haşiye, Sayfa 155
67.c. M. İsmail TEZER, Yeni Asya gazetesi, 31.03.2005 tarihli Röportaj.

67.d. Halil Uslu , Yeni Asya gazetesi, 06.02.2004 tarihli Köşe yazısı
68.a. Emirdağ Lahikası, Sayfa 53
68.b. Bu İncil, İtalyanca el yazması olarak bulundu. 1907'de Oxford Üniversitesi matbaasında basıldı ve yayımlandı. İngilizce çevirinin hemen tamamı aniden ve gizemli bir şekilde piyasadan kayboldu. Bu çeviriden yalnız ikisinin varlığı bilinmektedir: Biri British Museum'da, diğeri de Washington Kongre Kütüphanesi'ndedir. (Muhammed Ataurrahim, Jesus Prophet of İslâm, England 1977, s. 42) . Son zamanlarda ülkemizde de İncil'in izlerine rastlandığı ve üzerinde bazı çalışmaların yapıldığı bilinmektedir: Bunlardan biri, Abdurrahman Aygün'ün 'İncil-i Barnaba ve Hz. Peygamber Efendimiz Hakkındaki Tebşîrâtı' isimli basılmamış eseridir. Eser 1942'de yazılmıştır. (bk. Osman Cilacı, 'Barnaba İncili Üzerine Bir Türkçe Yazma ', Diyanet Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık,1983, cilt:19, sayı: 4, s. 25-35) Yine 1984'te Hakkari civarında bir mağarada, Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış bir kitap bulunduğu ve bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken yakalandığı da bilinmektedir. (bk. İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s. 91-94) . Ayrıca, 'Barnaba İncili' adıyla Mehmet Yıldız tarafından İngilizce'den dilimize çevrilen bir eser de 1988 yılı içerisinde Kültür Basın Yayın Birliği tarafından neşredilmiştir.


68.c. (Muhammed Ebu Zehre, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar, Trc. Âkif Nuri, İstanbul 1978, s. 105-107) .
68.d. M.Fethullah Gülen, Sonsuz Nur
68.e. M.Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla – II,
69 Emirdağ Lahikası, Sayfa 139
70 Emirdağ Lahikası, Sayfa 179
71 Sikkeyi Tasdiki Gaybiyye, Sy.11
72.a. Mektubat, Sayfa 60
72.b. Mektubat, Sayfa 12
73.a. Buhari, Enbiya: 49; Müslim, İmân:244, 245, 247; İbn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 2:336, 3:368
73.b. Şualar, Sayfa 506
74.a. Hutbe-i Şamiye, Sayfa 38
74.b. Hutbe-i Şamiye, Sayfa 28 (Haşiye)
74.c. Şualar, Sayfa 620

 

More in this category: « Bedîüzzamân ve 3 Başpapaz

Add comment


Security code


Refresh

back to top

ARAMA

ARŞİV İÇERİK TAKVİMİ

« April 2024 »
Mon Tue Wed Thu Fri Sat Sun
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30          

Herkül Nağme

Herkül Nağme..Ezcümle, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün eserlerinin, sohbetlerinin, şiirlerinin hep bu nağmeyi terennüm ettiğini söylemek pekâla mümkündür...

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu