M.Şevket Eygi'nin "Açık Mektub" yazısına cevaben...

Muhterem Şevket Eygi Hocam,

Sizin gibi değerli ve kapasiteli bir Hocanın, Diyalog konsunda bukadar muhalif olmasını hala anlayabilmiş değilim! Hele en son yayınladığınız AÇIK MEKTUBUNUZDAKİ çelişki ve yanlışlarınızı görünce şaşkınlığım birkat daha arttı. İzninizle tashih edelim:

M.Ş.E.:
Bazı hususlarda hatâ ettiğinizi, yanıldığınızı söylersem kabul etmeyeceksiniz. Öyle ya, siz hiç yanılır mısınız? Sizin lügâtinizde yanlışın târifi şudur? “Yanlış başkalarının yaptığı şey.



El-Cevab:
Hatasız kul olmaz, yanlış herkese has olabilir, bu açık mektubu yazan şahısta hatasız değildir, önemli olan Kur'an ve Sünnetten delillendirilmesidir ! Şahsi yorumlar veya niyet sorgulamaları ile değil!

M.Ş.E.
Siz, “Hazret-i Muhteremin”in yanılmazlığına itikad ediyorsunuz. Yani onun, Peygamberler gibi ismet sıfatıyla sıfatlı olduğu inancına sahipsiniz. Buna benzer itikad Şiîlikteki “Mâsum İmam” inancıdır. Böyle bir şey Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığına aykırıdır. Sizin Hazret-i Muhtereminiz de pekâlâ yanılabilir, kendisinden hatâ sadır olabilir. Biz Sünnî Müslümanlar, ismet sıfatıyla sıfatlı Peygamberlerden bile “zelle” sadır olabileceğini kabul ederiz. Sizin, “Masum Hazret-i Muhterem” inancınızı kesinlikle paylaşmayız.

El-Cevab:
Burda sanki Gülen Cemaatinin, Hocaefendiyi bir peygamber gibi ismet sıfat ile kuşatıldığı kabulunu iddia ediyorsunuz ancak neye dayanarak bunu yaptığınızı delillendiremiyorsunuz. Böyle bir yaklaşım kesinlikle yoktur, kimse hatasız değildir, lakin bizler Hocaefendilerin, Mahmut Efendilerin, Süleyman Efendilerin, Coşan Hocaefendilerin eksik ve kusurları ile meşgul olmayıda Ehl-i Sünnet itikadı ile bağdaştıramıyoruz! Onların zahiren Kur'an ve Sünnet noktasında bir yanlışları olursa, uslubuna uygun elbette uyarmışızdır ve uyarırız! Ancak bu konuda deliliniz nedir? Buyurun ispatlayın!

M.Ş.E.:
Siz tenkid ile hakareti birbirine karıştırıyorsunuz. Edep ve insaf dairesinde olmak şartıyla, ehliyeti ve liyakati olanlar gerekli tenkidleri yapacaklardır. Bunlar olumlu tenkidlerdir, ılımlı tenkidlerdir, bu tenkidleri hakaret ve saldırı olarak kabul etmek dengesizlik ve insafsızlıktır. Zamanımızda hiçbir “Muhterem”in tenkid edilemezlik imtiyazı yoktur.

El-Cevab:
Elbette belirttiğiniz üzere insaf çerçevesinde olmak kaydı ile vede Muhammedi ahlaka uygun yapılmak koşulu ile tenkidler olabilir ! Ancak Tekfir etme noktasında getirmeden, Niyetleri sorgulamadan, yapılan bir açıklamada geçmeyen bir konuyu, ima ve zan üzerine yorum yapmadan, Efendim bu ifade ile sanki şu kast edilmiş gibi İlimden yoksun yaklaşımlar sergilemeden olmalıdır!

M.Ş.E.:
İslâm dininin Şârii ve Vâzu Allah-ü Teâlâ Hazretleridir, ikinci olarak da, O’nun elçisi olan Peygamber Efendimizdir. Hiçbir hocanın, şeyhin, muhteremin, hazretin müttefakun aleyh olan kesin konulara aykırı ictihad yapması, fetva ve ruhsat vermesi asla kabul edilemez. Bir misal verelim: Kur’an “Allah katında din İslâm’dır” buyurmaktadır. Bu konuda başka âyetler de vardır. Allah-ü Teâlâ İslâm’dan başka bir dini kabul etmez, ondan razı olmaz. Sizler kalkmışsınız “Ehl-i kitapla amentüde ihtilafımız yoktur... Ehl-i kitap da cennete girecektir... Ehl-i kitabın da dinleri haktır...” şeklinde Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, fıkha aykırı ictihadlar yapıyor, hükümler koyuyorsunuz.

El-Cevab:
Bir kişi size içkinin Haramlılığı hususunda Kur'an-ı Kerimin bu konuyu yasaklarken, bir tecdidilik esasına göre yaklaştığını, bu yasağı tek bir Ayet-i Kerime ile değilde, belli aralıklarla 4 Ayet-i Kerime indirerek kesin Haram kıldığını, bundan dolayı aksinin iddia edilemiyeceğinden bahsetse, herhalde ilk tepkiniz şu olacaktır:

'Muhterem, aksini beyan eden mi oldu? '

Hatta bu yazıyı okuyan diğer müminlerde şöyle bir su-i zanna kapılabileceklerdir:' Allah Allah, herhalde falanlar içkinin haramlılığı konusunda bir şüpheleri varki, böyle bir yazı kaleme alma ihtiyacı hissedilmiş.'

Ve siz, hiçbir şekilde ne niyet bazında nede amel bazında dile getirmediğiniz bir konu ile itham edilmeyi, o kişilerin ya cehaletlerine yada farkında olmadan birilerinin maşalığına alet olmalarına bağlıyacaksınızdır.

Aynen bu misalde olduğu gibi, bazı kardeşlerimizin “Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır” (Ali İmran:19) gibi Ayetleri delillendirmeleri,bu konuda yazılar neşretmeleri bizleride aynı şaşkınlıkla ister istemez sorduruyor:

“Acaba aksini iddia eden bir beyanımızmı oldu? ”

Şayet oldu ise, mesela İslam dini ile beraber falan dinlerde asılları itibari ile Hak Dinlerdir ve dolaysıyla onlara günümüzde iman edende Ehl-i necattır, veya filan dine mensublar da cennete gidecektir veya Kur’anı Kerim nasıl bir kelamullah ise, günümüzdeki İnciller ve Tevratlarda birer Hak Kitabtır onlara tabi olmakta bir beis yoktur şeklinde bir tane yazı veya bir ima getirebilirmisiniz?

Ehl-i Kitab ile Amentüde ittifakımızın var olması, Kur’anı Kerimin:

De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. (Ali İmran:64)

Ayet-i Kerimesinde geçen, “Ehl-i Kitab ile ortak olan bir Kelime” anlayışında gizlidir. Allah’a oğulluk isnadı yapan Ehl-i Kitab ile aramızda ortak olan Bir olan Allahtır! İşte İttifakın Kalbi! Kim beyan ediyor? Kur’an! O zaman lütfen uyun!


M.Ş.E.:

Ehl-i kitap, Hazret-i Muhammed’in hak peygamber olduğunu kabul etmiyor, Kur’an’ın hak kitap olduğunu kabul etmiyor, İslâm’ın hak din olduğunu kabul etmiyor... Sizler Müslüman olarak onların cennete gireceklerini söylüyorsunuz. Ne kadar açık bir çelişki içindesiniz. Bu yüzden sizi uyardığımız, yapıcı şekilde tenkid ettiğimiz için bize kızıyor, köpürüyorsunuz.

El-Cevab:
Bizler sırtımızdaki akrebi bize gösteren kardeşlerimize köpürmek biryana, teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Lakin her akreb uyarınız halusinasyon ile sonuçlandığından artık eleştirlerinizi de dikkate almamamıza lütfen asıl siz köpürmeyin! Ehl-i Kitab, Efendimiz (SAV) ’e Hak bir peygamber demedikleri için zaten Diyalog yapıyoruz! Daha buna müdrik olmayanların, sağdan soldan duyma ilmi değer kesbetmeyen, Zan üzerine yazdıkları yorumları ciddiye almamamızı lütfen beklemeyin! Bir iddia ispat edilidği nisbette değer kesbeder, yoksa iddia sahib Müfteri kategorisinde yerini alır! Diyalog öncesi Peygamberimiz (SAV) ‘ i hak bir Peygamber olarak görmeyen Ehl-i Kitabın, Diyalog sonrası Meyve verdiğine , İslam ile müşerref olduklarına şahit oluyor, lakin sizlerin bukonuda sevinmemenizide hayretle karşılıyoruz! Adeta , neden onların imanlarına falanlar vesile olduda bizim elimizle olmadılar dercesine diyede düşünmekten kendimiz alamıyoruz!

M.Ş.E.:
Siz cemaatinizi, hizbinizi, fırkanızı, zümrenizi İslam dini ile özdeşleştiriyorsunuz. Büyük bir mantık hatâsı yapıyosunuz, hiçbir parça bütüne eşit olamaz. İslam dünyasında çeşitlilikler vardır, mezhepler... tarikatlar... meşrebler... fırkalar.. çeşit çeşit gruplar. Bunlar parçadır, bütün değildir, bütünün yerini tutamazlar. Sizler aşırı gidiyorsunuz, cemaatinizi din haline getiriyorsunuz.

El-Cevab:
Yani, insaf ki insaf! Muhterem Hocaefendi hangi beyanında, bizim cemaate mensub olan mümindir, diğerleri değildir şeklinde veya benzer bir yaklaşım okudunuz? Haydi okuduğunuzu boşverin, böyle bir imayı muhterem Hocaefendiden duydunuz? ? ?

M.Ş.E.:
Allah’ın kitabı Yüce Kur’anı kerim, Ehl-i kitabı, ruhbanlarını, din yükülerini “Erbab” (Rabler) haline getirmekle suçluyor. Maalesef İslam tarihinde ve çağımızda birtakım Müslümanlar cemaatler de, büyüklerini, başkanlarını, Hoca Efendilerini, Muhteremlerini gerekenden fazçla, çok aşırı şekilde yüceltmekte, adeta putlaştırmaktadır. Aklı başında, Kur’an ve Sünnet çizgisinde hiçbir Müslüman, hocasını, şeyhini, büyüğünü putlaştırmaz, aşırı şekilde övmez. Böyle bir şey İslam’ın ruhuna aykırıdır. Sizde bu konuda aşırılık görülüyor ki, birtakım tenkidlere uğruyorsunuz. Olabilir ki, hatalarınız vardır, aşırılıklarınız vardır.

El-Cevab:
Bir Hocaefendi düşününki, kendisini müminlerin en mücrimi en günahkarı addediyor, lakin bir başka Hocada kendisini putlaştırmakla itham ediyor! Hakperestliğin, meşrebpersetliğin veya hasedperestliğin gerisine nasıl geçtiğine güzel bir örnek olsa gerek sizin bu ithamınız! Aynanın önünde sürekli hal edenlere, aynaya bakmaya davet etmek,aynadan bihaber olmanın göstergesidir!

M.Ş.E.:
İnsan nefsi, yalan da olsa övgülerden çok hoşlanır, doğru da olsa tenkidlerden hiç hazzetmez. Sizler buna bir örneksiniz. Hazret-i Muhteremin ve cemaatinizin hep övülmesini, pohpohlanmasını, göklere çıkartılmasını istiyorsunuz; haklı ve isabetli de olsa, yumuşak bir üslupla da yapılsa hiçbir temkidi ve uyarıyı kabul etmiyorsunuz. Siz yüzde yüz haklısınız, doğru yoldasınız... Sizi tenkid edip uyaranlar yanlış yoldalar...

El-Cevab:
Emri bil maruf nehyi anil münker, delil ile yapılır! Zan üzerine, İma üzerine, sokaktan duyma veya Kafir medyasının haberleri ile yapılmaz! Fasıkların bazı müminleri kandırıp çıkarttıkları Cd lerle de olmaz! Bunu Kur'an reddediyor (Hucurat: 6) ! Yani nehyi anil münkeri, su-i zan ederek veya gıybet etme yöntemleri ile yapılmaz!

M.Ş.E:
Allah-ü Teâlâ, Yüce Kur’anda mümin kullarını uyarıyor ve onlara “kâfirleri dosta ve velî ittihaz etmemelerini” emrediyor. Sizleri bu konuda da sınır dışına çıkmış olarak görüyoruz. Sizi tenkid eden, sizi uyaran mümin kardeşlerinizle olan alaka ve râbıtalarınızı kopartıyor, onlara düşman gözüyle bakıyorsunuz. Öte yandan Hazret-i Muhammed’e -hâşâ- yalancı ve terörist diyen, Kur’ana hâşâ düzmece diyen, İslam’a hâşâ uydurma din diyen kâfirlerle pek manevi destek gördüğünüze dair çok rivayetler ve karineler var. Bu konuda sizleri uyarıyoruz, tenkidlerimize kulak veriniz, bir uçurumun kenarında çok kaypak bir zeminde yürüyorsunuz, ayağınız kayarsa ebedî saadetinizi kaybedersiniz.

El-Cevab :
Maide suresi 51.ci Ayeti Kerimede geçen 'Hırsitiyanları ve yahudilerle dost olmayınız' ile neyin kast edildiğini Bediüzzaman Hazretleri ve Elmalı Hamdi Yazırveciz bir şekilde tefsir ettiğinden oraya bakınız:
http://www.gencadam.com/akademik/sss/148-yahudi-ve-hristiyanlari-dost-edinmeyin-nedemek.html


Diğer yandan, Yahudi ve Hıristiyanların hem dinimiz ile ilgili hemde peygamberimiz (SAV) hakkındaki su-i yaklaşımları bizi İslamı doğru tanıtmaya ve dolaysıyla Diyaloğa sevk etmiştir! Bundan dolayı bize teşekkür edeceğinize, tenkit etmeniz, acaba Hz.Muhammed (SAV) in dünyada gönüllerde anılmasından rahatsızlık mı duyuyor şeklinde bir su-i zanna kapılma olasılığını getireceğinden endişemiz vardır!

M.Ş.E.:
Diğer konuları bırakalım, sadece “Dinler arası diyalog ve hoşgörü” konusunda çok ciddi, çok seviyeli bir açıkoturum ve tartışma zemini hazırlayalım. Böyle bir şeyin bütün yurda hitap eden büyük bir televizyon kanalında yapılması uygun olur. Ehl-i Sünnetten üç hoca, sizden üç kişi, bir de son derece âdil, objektif, insaflı bir yönetici... Eğer cesaretiniz varsa, samimi iseniz böyle bir açık müzakere ve tartışmayı kabul edersiniz.

El-Cevab:
Sevgili Mehmet Şevket Eygi Hocam, benim Abilerim dünyada 190 ülkede Din-i Mübini İslam’ı yaymak ile meşgul olduklarından, sizin bu Horoz dövüşü teklifinize cevab verme durumları olmayabilir! Onlar Muhabbet fedaisi olduklarından husumet ile vakit geçirmezler, ayrıca , Ateistleri ve şeytanları güldürecek, müminin müminle 70 milyon önündeki kavgasının menfi tesiride gözönünde bulunduracaklarından hiç kabul etmezler, lakin siz önce bizim gibi ilmi kıt kardeşlerinizin cevablarını bir verin öncede, ondan sonra gerek hasıl olursa Abilerimizde bizi yalnız bırakmazlar! Evet;

HODRİ MEYDAN! ! !
Vakit, Yeni Mesaj, Diyalogmasali.com sitelerinin yanlışlarını yazılarından iktibas ediyor, çelişkilerini Kur’an ve Sünnetten delillendirmemize rağmen ne hikmetse hiçbirinden ilmi bir cevab gelemiyor! Mehmet Şevki Hocam, buyrun yazımıza cevabınızı bekliyoruz

Add comment


Security code


Refresh

back to top

ARAMA

ARŞİV İÇERİK TAKVİMİ

« April 2024 »
Mon Tue Wed Thu Fri Sat Sun
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30          

Herkül Nağme

Herkül Nağme..Ezcümle, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün eserlerinin, sohbetlerinin, şiirlerinin hep bu nağmeyi terennüm ettiğini söylemek pekâla mümkündür...

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu