Logo
Print this page

Sahte Peygamber

27 Mayıs 1960 askeri ihtilalinden sonra darbeciler hiçbir yerden mezuniyeti olmayan ama dinin aslını inkâr eden Turan Dursun’u Altındağ müftüsü tayin ettirdiler…

İzmir İmam-Hatip Okulu’nun başında da, edebiyat öğretmeni Mürteza Gürkaynak müdür olarak bulunuyordu. Ama mucizeleri inkâr eden, en olmadık insanları öğretmen olarak okulumuza getiren birisiydi. Bornova’da işçi partisi kurucusu bir avukatı tarih hocası olarak getirmişti. Resim hocamız Atatürk’ün resmini gösterip “Buna tapılmaz mı?” derdi. Müzik hocamız imamların çok câhil olduğunu, hatta bir akşam namazında birisinin Sübhaneke’yi yanlış okuduğunu söylemişti. Biz de “Hocam, Sübhaneke sessiz okunur, siz bu yanlışı nasıl tesbit edebildiniz?” diye sorup gülmüştük. Bir beden eğitimi hocamız vardı, dizlerimize kadar uzun şort giydiğimizden dolayı “Yobazlar!..”  diye bağırırdı. Özel Yusuf Rıza İlkokulu Müdürü Refik Bey’i Kur’an hocası olarak dersimize getirirdi. Ama bu hoca, iyi bir tecvid ile Kur’an’ı  tilavet edebilmesine rağmen, Kur’an’ın Lâtin harfleri ile yazılıp okunmasını müdafaa ederdi. Eğer Kestanepazarı yurdumuz ve kursumuz olmasaydı işimiz çok iç açıcı değildi… Aydın Lisesi’nden sürülmüş bir edebiyat hocası ortalığı birbirine katmış, alt sınıfları casus ağı gibi örgütlemişti. Münakaşamızın dozu artınca okuldan atılmakla karşı karşıya gelmiştik. O günlerde üst sınıflardan Yahya Alkın ağabey bana Risale-i Nurları tanıtmıştı. Beraber Halide Nusret Zorlutuna’nın Risale-i Nurlar lehine yazdığı bir yazıyı teksir etmiştik. Mürteza Gürkaynak onun için Yahya ağabeyi mahkemeye verdi. Takipsizlik kararı çıkınca bu sefer tasdiknamesini verip okuldan sürdü.

İşte o günlerde Altındağ müftüsü olan inkârcı Turan Dursun, “Sahte Peygamber Said Nursi” diye bir kitap yazdı. Ama kendi ismi yerine yazar olarak Tire’de kadın doğum doktoru olan Ziya Ersay’ın ismini koydu. Çünkü Dr. Ziya Ersay o günlerde Turan Dursun’u bir konferans için Tire’ye davet etmişti. (Daha sonraki baskılarda bu kitaba Turan Dursun ismi de konuldu.)  Halk üzerinde tesirli olsun diye İzmir İmam-Hatip Okulu Müdürü Mürteza Gürkaynak da bir takdim yazısı yazdı. Bu kitaptan otuz-kırk tanesini de okulumuzun kütüphanesine koydular. Başarılı öğrencilere hediye ediyorlardı. Sınıf arkadaşım Fehmi Koru Bey “Sahte Peygamber Said Nursi” isimli bu kitabı hatırlayacaktır. Çünkü o kitaplarla ilgili ayrı hatıralarımız var…

Allah’ın veli kuluna Turan Dursun böyle bir iftirada bulunmuştu. Peki sonra ne oldu? Ne olacak? Allah dostlarına düşmanlık yapanlara Allah harp ilan eder… Bir de Kahhar kudretiyle yakasına yapıştı mı elinden hiç kimse kurtaramaz.

Peki Dr. Ziya Ersay ne oldu? Ömer Özcan’ın “Risale-i Nur Hizmetkarları Ağabeyler Anlatıyor-2” isimli kitabında Rasin Tekeli Bey hatıralarını anlatırken onun hakkında şunları söylüyor:

“Dr. Ziya bir müddet sonra (Tire’den) İzmir’e tayin edildi. Orada Risale-i Nur’un tokadını yemiş, çok sıkıntılı bir hayat geçirerek ölmüş.”

Evet unutmayalım, Onuncu Lem’a’da Üstad Hazretleri bu hizmetin kerametinin üç olduğunu, ikincisinin de, “Mânileri bertaraf etmek ve muzırların şerrini def edip onları tokatlamak” olduğunu yazıyor…

© 2015