İman ve Ateizm - Genç Adam

Kur'an-ı Kerim "Sünnet-i Seniyye'ye" uymayı emrediyor

İslamın Ana kaynağı olan Kur’anı Kerim, birçok Ayeti Kerimesinde Peygamberimizin uygulamalarına vurgu yapıyor, ve İslamın bir bütün olarak yaşanabilmesi açısından, Peygamberimizin(SAV) uygulamalarının olmazsa olmaz olduğunu beyan ediyor:

1-) “(Farz, vâcib, sünnet, müstehab, âdâb adına) Resûl size ne getirmişse onu alın ve sizi neden menediyorsa, ondan da kaçının”(Haşr,59/7)


Âyette geçen ve meçhul şey ifade eden “ me' ism-i mevsûlüyle ister vahy-i metlûv adına Kur’ân olsun, isterse vahy-i gayr-i metlûv adına kudsî hadîs ve hadîs olsun, Resûl’ün getirip tebliğ ettiği her şeyi, “ fe ” edatıyla da, bunlara behemehal ittiba ve itaatin vacib olduğunu ortaya koyuyordu. Aynı şekilde, ister Kur’an yoluyla, isterse içtihadları, yorumları ve tefsirleriyle Allah Resûlü’nün nehyettiği her şeyden de kaçınılması gerektiği sarâhatini veriyordu ki, âyetin devamında: “Allah’tan korkun! ” diyerek, bunun bir takvâ meselesi olduğunu ve kılı kırk yaran bir hassasiyetle görülüp gözetilmesi gerektiğini hatırlatıyordu. Sahâbe bunu çok iyi anlıyor ve Resûlullah’ın her sözüne, her fiil ve takrîrine uymakla takvânın kazanılabileceğini, yani Allah’ın vikayesine girilebileceğini düşünüyor ve hayatını hep O’nun vesayetinde sürdürüyordu. Zaten, âyetin sonu ki: “Şüphesiz, Allah’ın ikâbı çok şiddetlidir” tehdidini de gündeme getirdiğinden, sahâbi gibi kurbet kadrosunun böyle bir riske girmeleri asla söz konusu olamazdı.


2-) Şüphesiz, Resûlullah’ta sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü uman ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir misâl vardır” (Ahzâb, 33/21)


Bu âyet-i nurefşanı, şu eğri büğrü yollarda, şu binbir badire içinde, şu iç içe handikaplar ağında ve gâileli yürüyüşte ancak Resûlullah’ın sünnetine temessükle sahil-i selâmete çıkılabileceğini ilân ediyor!

3-) (Ey Resulum) De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.(Ali İmran,2/31)

Ayeti Kerime Peygamberimize uymayı, Allah’a uyma ile eşdeğer tutmakta ve Allah’ın sevgisini kazanmada bir vesile olduğunu belirtmektedir. Bunu Kur’an, bizzat Peygamberimize bu şekilde hitab etmesini istemektedir. Ayetin sonunda, peygamberimize uyanların Affedileceği müjdesi ise, Hadsi-i Şerfilerin ve Sünnet-i Seniyyenin İslamda nedenli önem arz ettiğinin bariz bir göstergesidir.

4-) “Allah’a ve ümmî peygamber olan Resûlü’ne -ki o, Allah’a ve O'nun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki, doğru yolu bulasınız” (A’râf/7: 158)

Ayeti Kerime, doğru yolu bulmanın Resule uymaktan geçtiğine açıktan ilan ediyor.

 


5-) “Kim Resûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisâ/4: 80)

Ayeti Kerime,peygambere itaatin neden gerekli olduğunu ve itaatin zorunluluğunu ortaya koyar. Âyetler, Resûlüllah’a (s.a.s.) itaati, Allah’a itaat saymıştır.


6-) “Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.' (En’am,6 /50)

Allah Resulu, vahy ile donanmış olduğunu Kur’an beyan etmesini istiyor!


7-) “şüphe yok ki, sen doğru yola rehberlik edersin. “ (Şu’ra, 42/52)

Efendimiz (SAV) in, doğru yolun Baş Rehberi olduğundan bahsediyor.


8-) Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına, o meselede kendi isteklerine göre bir tercih hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb/33: 36)


Allah ve Resulunun, bir meseledeki hükümlerinin aynı olduğunu ve bu konuda herhangi bir tercih lüksünün lmadığına işaret etmektedir. Tercihi seçenlerin apaçık bir sapıklık içinde olduklarına hüküm vardır!


9-) 'Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan geri durun...' (Haşr, 7) .

Peygamberimizin sadece önerilerini değil, aynı zamanda nehyettikleri yasaklarıda göz önünde bulundurmamızı emrediyor.


10-) Hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip verdiğin hükmü içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan kabul edip ona teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar.” (Nisâ/4: 65)

İmanı, peygamberimizin hakem olarak kara verdiği konularda, kalben tasdik etmeyenlerin hakiki manada iman etmediklerine işaret ediyor.


11-) “Allah ve Resûlü’ne inanıyorsanız, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları, Allah’a ve Resûlü’ne arzediniz.” (Nisâ/4: 59)

âyeti de sünnete müracaat emrini teyid eder.

12-) “Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah’a ve Resûlü’ne uyun.” (Enfal/8: 24)

âyetindeki “Peygamber’in çağrısı”nda bir sınırlama olmaması, O’nun her emir ve yasağına uyulması lâzım geldiğini gösterir.

13-) “...Resûl’e karşı gelenler, Allah’a hiçbir zarar vere-mezler. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.” (Muhammed/47: 32)

âyette, Hz. Peygamber’e karşı gelmenin Allah’a karşı gelme sayıldığı açıkça görülmektedir. Buradan, “Sünnete i’tisâm etmemek, Kitab’a i’tisâm etmemektir.” sonucunu çıkarmak da mümkündür.

14-) “O, arzusuna göre konuşmaz.” (Necm/53: 3)


Efendimizin (SAV) i kendi heves ve arzularına göre değil, Allah’ın dili olma keyfiyeti ile konuştuğunu beyan ed,iyor. Ayetin sünneti de ihtiva ettiği, âlimlerce de kabul görmüş bir hakikattir.


15-) “O ümmî Peygamber’e uyanlar (var ya) , işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar” (A’râf/7: 157)

Efendimizin (SAV) , helal ve haramı belirlemede, Kur’anın emir ve yasaklarına bir tercüman olduğunu dile getiriyor.


16-) “Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram tanımayan, hak dinini din olarak benimsemeyen kimselerle zelil bir vaziyette tam bir itaatle cizye verecekleri vakte kadar savaşın.” (Tevbe/9: 29)

âyeti, Hz. Peygamber’in bu yetki ve görevini ortaya koymaktadır.


17-) 'Peygamber'in emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar' (Nur, 63)

Onun emirlerine aykırı davrananların, bir bela veya azaba düçar olacaklarını ikaz ediyor!

18-) 'And olsunki, Allah, inananlara, âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitab ve hikmeti (sünneti) öğreten, kendilerinden bir peygamberi göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler ' (Âl-i İmrân, 164) .

Efendimiz (SAV) ‘in, Kur’an ile birlikte kendi uygulamalarının bir hikmet ve Kur’anın rehberliğinde bir öğreti olduğun beyan etmektedir.


Sonuç:

Günümüzde Kütüb-i Sitte ile ümmetin en muteber Hadis Kitabı kabul ettiği hadisleri, kendi akıl ve mantığına uymadıkları gerekçesi ile eleştirmeyi adet haline getirmiş, ilim fakiri kardeşlerimize sormak isteriz:

Kur’anı Kerimin bu ifadeleri doğrultusunda, şayet, sizlerin iddia ettiğiniz üzere, Allah, Peygamberimizin uygulamalarının günümüze kadar gelmesini istemese idi, veya gelmiyeceğini biliyor idiyse, o zaman neden Peygamberine uymayı Kur’anda emretmiş oluyorduki? Bunu iddia edenler, bu iddiaları ile Kur’anı ve dolaysıyla Allah’ı –haşa- gereksiz konuları yazmak ile itham ettiklerinden farkında değiller mi? Allah, Resulune uymayı, onun getirdiklerini yapmayı emredecek,lakin ne getirdiğini kendisinden sonraki kullarına bildirmekten –haşa- aciz olacak!

Bunu ifade edenleri kendi çelişkileri ile başbaşa bırakarak konu ile ilgili gelen itirazları kısaca cevablandıralım :


SORU 1-) Peygamberimiz (SAV) , kendi sözlerinin kayd edilmesini yasaklamışmıdır? Yasaklmış ise, Hadisi şerifler nasıl oluşmuştur?



El-Cevap:
Evet, yasaklamıştır, lakin bu yasaklama dönemi, Kur'anın ilk nazil olduğu döneme kapsamaktadır, tümünü değil. Çünkü bu yasaklamanın birincil sebebi, yeni nazil olan Kur'an Ayetlerinin yazılmasının önemine istinaden bir yasaklama getirmiştir. Kendi sözlerinin yazılması ile Kur'an Ayetlerinin yazılmasının, geçmiş dönemlerde tevrat ve İncilin içine belli belirsiz sözlerin karışmasından endişe ettiğinden, vahiy Katiblerine Kur'an Ayetlerinin yazılmasını söylemiş, kendisinden birşeyin yazılmasını yasaklamıştır!

Konu ile İlgili Hadis-i Şerifler :

“Allah Resûlü (s.a.s) yanımıza geldi. Bazı arkadaşlarımız, hadîsle a­lâkalı bir şeyler yazıyorlardı. “Ne yazıyorsunuz? ” diye sordu­lar. Onlar da; “Sizden duyduğumuz hadîsleri yazıyoruz” diye cevap verince Resûlullah şöyle buyurdular: “Sizden önceki ümmetle­rin, Allah’ın kitabının yanı sıra başka kitaplardan da birşeyler yazdıkları, (başkalarının sözlerini de kayda geçirdikleri) için sapıttıklarını biliyor musunuz? ” (Hatîb el-Bağdâdî, Takyîdü’l-İlm, 34.)


Peygamberimizin (SAV) : Benden bir şey yazmayınız. Kim, benden Kur’ân dışında bir şey yazmışsa, onu imhâ etsin.” (Müslim, Zühd, 72; Darimî, Mukaddime, 42; Müsned, 3/12.)




SORU 2-) Peki, daha sonraki dönemde, yine Sahih hadisi şeriflerden gördüğümüz kadarı ile, yazın demişmidir?


El-cevab:
Evet demiştir. Kur'an Ayetlerinin, vahiy katibleri tarafından belli bir sistematik çerçevesinde yazılma alışkanlığının tecrübe kazanılması üzerine, Efendimiz (SAV) kendi söz ve davranışlarının yazmılmasını emretmiştir.Çünkü, Kur'an-ı Kerimde bunu arzulamaktadır:

O’nun(SAV) hiçbir sözü hevasından değildi ve beşerî arzularından kaynaklanmıyordu.. daha doğrusu O, kendinden konuşmuyor; ancak kendine vahyolunanı söylüyordu (Necm, 53/3)

'(Ey Resulum) De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.(Ali İmran,31)

Bu Ayeti Kerime peygamberimize uymayı, Allah'a uymak ile eşdeğer addetmektedir. Dolaysıyla, onun söz ve davranışlarını bilmeden Efendimiz (SAV) uymak hiç mümkünmüdür?

Konu ile İlgili Hadis-i Şerifler:

- Efendimiz (s.a.s) elini fem-i mübareklerine götürerek şöyle buyurdular:! “Yaz; hayatım elinde olan (Allah) ’a yemin ederim ki, buradan haktan başkası çıkmaz.” Ebû Dâvûd, İlm, 3; Müsned, 2/162; Dârimî, Mukaddime, 43.

- Bir adam, Huzûr-u Risâletpenâhî’ye gelerek: “Yâ Resû­lallah, ağzınızdan çok şey duyuyoruz; ama bunları anında ezberleyemiyoruz. Bu hayâtî şeyler, çok defa kaçıp gidiyor” diyerek hıfzından şikâyette bulundu. Bunun üzerine Efen­dimiz (s.a.s) , ona: “Sağ elinden yardım iste”yani yazarak, hıfzına yardımcı ol buyurdular. (Tirmizî, İlm, 12)




SORU 3-) Hadislerin 200 sene sonra yazıldığı iddia ediliyor. nedersiniz?


El-Cevap:

Hz. Ebû Hüreyre (r.a) , şöyle demektedir: “Ashâb-ı Resûlullah (s.a.s) arasında benden daha fazla hadîs sahibi kişi yoktur, ancak Abdullah b. Amr İbn el-Âs müstes­nâ; çünkü, ben yazmazdım, o yazardı”.(Buhârî, İlm, 39.)

Bu yazma hadisesinin peygamberimiz zamanında olduğunun en kati delilidir! Yazma Peygamberimiz zamanından beri vardı, ancak bu yazılanların bir birleştirilip Kitab haline getirilmesi Ömer bin Abdulaziz döneminde, bizzat kendisinin emri ile, Muhammed İbn Şihâb ez-Zührî tarafından yapılıştır. (Buhârî, İlm, 34)

Ömer İbn Abdülaziz Hazretleri’nin başlattığı bu tedvîn faaliyeti, yalnız Medine’de İmam Zührî ile de sınırlı kalmamış, Mekke’de Abdülmelik İbn Abdülaziz İbn Cüreyc, Irak’ta Saîd İbn Ebî Arûbe, Şam’da Evzâî, yine Medine’de Muhammed b. Abdirrahman, Kûfe’de Zâide b. Kudâme ve Süfyân es-Sevrî, Basra’da Hammâd b. Seleme ve Horasan’da Abdullah b. Mübârek, bu işi sürdürmüş ve kendilerinden sonra geleceklere dünya kadar malzeme bırakmışlardı.(İbn Hacer, Hedyü’s-Sârî, s.4; M. Accâc el-Hatîb, es-Sünne Kable’t-Tedvîn, s. 337.)

Buda, peygamberimizden 200 sene sonrasına değil, 80-85 sene sonrasına tekabül etmektedir.



Kaynak:

- M.Fethullah Gülen, Sonsuz Nur, Sünnetin Tesbiti
- Yeni Ümit Dergisi, Sayı: 57,Temmuz - Ağustos - Eylül 2002
- Prof.Dr.İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu