Yazı Dizileri - Genç Adam

Diktatörlük kurumsallaştığında demokrasi paralel olur

Adamlar doğru söylüyor. Gücü halktan aldığımıza göre devlet ve doğru biziz. Bize rağmen hukuk, yargı, soruşturma ve hak peşinde koşamazsınız. Bu, demokrasi bile olsa sizi paralel yapar.

Paralel demokratlar

Buna göre diktatörlük ve demokrasi, kaçınılmaz olarak paraleldir. Ancak sorun şu ki, demokrasi kurumsallaştığında diktatörlük, diktatörlük kurumsallaştığında demokrasi paralel olmaktadır. Bu nedenle diktatörlüğün kurumsallaştığı yerde diktatörün adamlarının demokratik unsurlara paralellik atfetmesinde şaşılacak bir şey yok. Hatta içerdiği çarpıklık nedeniyle bu türden paralellik atfının olumsuz bir anlamı olmadığı gibi gerçek doğrunun da kendisi olduğunu söylemek mümkün. Bu durumda paralel olmaktan ziyade, hangi sistemde paralel olduğunuz önemlidir. Aksi durum ise en azından riya barındırıyor. Diktatörün adamları, seçimle geldikleri için demokrasiyi kutsuyor, ama aynı demokrasinin diğer kurumları; hukuksuzluk, yolsuzluk ve keyfî iktidar karşısında işletilmeye çalışıldığında paralellik oluyor. Demokrasinin işleyişine gösterilen tahammülsüzlük ve saygısızlık neticesinde kendilerinin anlayacağı dilden konuşanlara karşı da yine demokrasinin diliyle tepki verme riyakârlığına giriyorlar. Densizliği kanıksadık, belli ki değişmeyecek. Nedeni oldukları sarmalın açmazı olarak, gittikçe de sertleşecekler. O bildik sona varmak için kararabildiği kadar kararacaklar.

Read more...

Urla Villaları, Vuslat ve Bir Feryat

Son günlerde hemen her haber bülteninde Urla ismi de duyuluyor; hak ve hukuk ayaklar altına alınarak bazı villaların yapıldığı anlatılıyor.

Her ne kadar bu iddialar insanın yüreğini burksa ve ruhunu sıksa da Urla ismi bana “Mustafa Amca” gibi ümmet dertlilerini, “Çetin Abi” misillü hizmet delilerini ve bir de mefkûre muhacirlerini hatırlatıyor.

İşte o zaman içimden bir feryat kopuyor: Allah aşkına, bütün villalar sizin olsun ama “yeni bir dünya” hülyalarımızı çalmayın!..

İğde Kokulu Urla ve Yiğitler

İzmir İlahiyat Fakültesi’nde öğrenci olduğum yıllarda haftalık sohbetler için Urla’ya da gidip gelirdim. Allah Teâlâ, zamanla o şirin beldede bir “ışık ev” lütfedince, bir sene orada kalmak da nasip olmuştu.

İnsan idraki açısından, sahiden Cennet’in yeryüzüne yansımış bir köşesi gibiydi Urla. Çam ormanları, yemyeşil zeytin ağaçları ve bol oksijenli tertemiz havasıyla “Ege’nin akciğeri” unvanını hak ediyordu. Tarih kokan çehresi, masmavi denizi, meyve bahçeleri, çiçek seraları, iğde râyihalı âsude sokakları ve sımsıcak insanlarıyla “tam yaşanacak yer” dedirtiyordu.

Read more...
Subscribe to this RSS feed
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu