Logo
Print this page

Dua Hakkında Kısa Kısa...

Allah ile münasebeti kavi tutmak lazım. Bunun en önemli yollarından birisi insanlara karşı duyulan ilgi ve alakadır. Size garip gelebilir bu tesbit ama insanlara candan ilgi ve alaka İlahi rahmetin ihtizazına vesile olacak derecede önemlidir.

***

Günümüzde Ümmet-i Muhammed’de sebeplere inanma meselesi çok büyütüldü. Hazreti Müsebbibü’l-Esbâbla olan münasebetimizi kırdılar, çatlattılar. Artık insanlar Allah’ın mevcudiyetini çok değil bir 50 yıl öncesine nisbetle duymuyor ve hissetmiyorlar. O’nun sevdiklerine karşı alaka da duymuyorlar. Halbuki Allah’ın mevcudiyetini vicdanında hissetmek, O’nun sevdiklerini sevmek yeri başka seylerle doldurulmayacak ölçüde önemli hususlar arasındadır.

***

Bir hissimi ifade edeyim; ben namazların arkasında dua ederken ellerimi sizin ellerinizin altına koymuş gibi hissediyor ve dualarımın sizin dualarınızla birlikte Arş-ı Rahman’a yukselmesini arzu ediyorum.

***

Kaside-i Bürde’den olan “Hüve’l-Habibullezi turcâ şefaatuhu / Likülli hevlin mine’l-ehvâli muktehimi / Mevlâye salli ve sellim dâimen ebedâ / Alâ Habibike Hayri’l-halki küllihimi” parçasını Selef-i Salihin bela ve musibetlerin yoğunlaştığı anlarda bin defa okurmuş.

***

“Rabbenâ lâ tuazzibnâ bi zünûbinâ. Rebbenâ lâ tusallit aleynâ bi zünûbinâ men lâ yehâfuke velâ yerhamunâ. Verzuknâ hayrayi-dünyâ vel-âhira. İnneke alâ külli şey’in kadîr.” me’surattan olmayan ama ecdadın çok yaptığı dualar arasındadır.

***

Keşke insanlar falana-filana lanet yağdırma yerine o vakitlerini dua ile geçirseler. Keşke şekilciliğin hakim olduğu ücret karşılığı Kur’an okuyanlar gibi değil de, herkes kendi gönlünün derinliklerinden kopan bir ses ile Allah’a yalvarsa. Keşke Cenab-ı Hakk’a emir ve komut veriyor gibi değil de, bir dilenci hava ve edasıyla O’nun kapısının tokmağına dokunulsa. Ve keşke riya ve süm’aya açık olan mekanlarda değil de, hiç kimsenin olmadığı Allah’a yürüme koyları sayılan tenha yerlerde insanlar içlerini Allah’a dökse.

***

Dua ederken kalbin saffetinin bozulmaması gerekir. Umumi yerlerde bu saffet balansını ayarlamak ve muhafaza etmek çok zordur. Bu balansı ayarlayamayanlar tenha yerlerde dua etmeyi tercih etmeliler. Riya ve süm’a ile o duanın kolunu kanadını kırmamalılar. Bununla beraber halk içinde insanların mevcudiyetini hissetmeksizin Rabbisine yalvaranlar da elbette vardır. O yüreğe sahip olanlara diyecek bir şeyim yok.

***

Dua makamında içimizden geçirdiğimiz, mülahaza ettiğimiz her şeyi mutlaka Allah bilir; ancak bunları telaffuz edersek melaike-i kiram onları yazar. O zaman bizim dualarımız kabule arzedilmiş bir dilekçe gibi olur. Sesin de, sessizliğin de yerine göre ayrı ayrı manaları vardır.

***

İnsan bazan Rabbisi ile başbaşa kalıp yana yakıla dua ettiği anlarda çıkarmış olduğu mırıltılar ile birlikte bambaşka alemlere dalar. Öyle an olur ki hayal dairesinin genişliği nisbetinde melekler ve melekler ötesi alemlere gider; gider ve orada Cebrail’in (as) adeta teşvikini alıyor gibi onun kendi sırtını sıvazladığını ve “duaya devam et” dediğini işitir.

***

Dua ederken yaşadığım bir ruh haletimi sizinle paylaşmak istiyorum; her duada İnsanlığın İftihar Tablosu’na salat u selam okuyorum. Ardından ya ismen teker teker hepsini zikrederek veya “...Ve alâ ihvânihî minen nebiyyîne vel-mürselîn ve alel-melâiketil mukarrabîn ve alâ ibâdikes salihîne min ehli’s-semâvâti ve ehli’l-aradîn..” diyerek diğer peygamberleri de duama katıyorum. Aksi halde Hazreti Adem, Hazreti Nuh ve diğerleri... sanki bana küsmüşler gibi bir ruh haletinin içine giriyorum.

Aynı ruh haleti vefatlarından sonra Cenab-ı Hakk’ın izni ve inayetiyle tasarruf sahibi olduğuna inanılan zatlar için de geçerli. Onun için Abdülkadir Geylanî, eş-Şeyh Hasan el-Harakânî, eş-Şeyhü’l-Harrânî, Akil el-Mübencî’yi anıyorum. Tabii ki Bediüzzaman, İmam Rabbanî, Muhammed Bahaeddin Nakşibendî, Hasan Şazelî, Ahmet Bedevî, Ahmet Rufâî... hepsini tek tek sayıyorum.

Biliyorum bunların hiçbirisinin benim duama ihtiyaçları yok. Ama içimden öyle geliyor ki; “Neden senin intisabın bu kadar zayıf” diyecekler. Evet, münasebeti kavi tutmak ve bunların Allah nezdinde –inşaallah- iltimaslarının ilahi rahmeti ihtizaza getireceğine inanmak lazım.

***

Büyük zatlara iltica edip, onları vesile kılıp Allah’tan bir şeyler isterken çok dikkatli olmak ve söylenecek sözleri çok iyi seçmek gerek. “Evliya-i kiram hakkı için, hürmeti için” türünden şeylerle asıl maksad ve meramımızı Allah’tan istemeliyiz. Aksi halde o büyük zatları rencide etmenin ötesinde -Allah korusun- farkında olmadan şirk deryalarına yelken açabiliriz.

© 2015