Logo
Print this page
Vurun Hizmet’e!

Vurun Hizmet’e!

En önemli gündemlerden biri, Fethullah Gülen Hocaefendi ile Prof. İzzettin Doğan’ın öncülüğünde temeli atılan cami-cemevi projesi. Birlikte yaşama adına önemli bir adım olan girişim, kavgadan beslenenlerin tepkisini çekti. Demokrasi ve huzur isteyen geniş kesimlerce de alkışlandı.

Aslında bu, demokrasi, birlikte yaşama ve diyalog adına Hizmet’in öncülük ettiği ilk teşebbüs değil. Soğuk Savaş boyunca hep siperlerden birbirine ateş açmış sağ, sol, laik, dindar aydınların, Abant Platformu’nda ilk kez buluşmasına vesile olan da aynı çizgiydi.Bugün bu proje ne kadar cesur ve ilerici görülüyorsa 20 yıl önce Gülen’in dile getirdiği “Demokrasiden geri dönülmeyecek” sözü de o kadar önemliydi.

Kimsenin muhatap almadığı ve güven içinde sokağa çıkamadığı dönemde Patrik Bartholomeos ile görüşen; azınlık dinî liderlerinin iftar ve diyalog toplantılarında bir araya gelmesini sağlayan Gülen oldu. Dinler ve medeniyetler arası farklılıkların, çatışma gerekçesi yapılacağını öngörüp, 11 Eylül’den 15 yıl önce Papa ile görüşmek de benzer adımlardandı. Bu toplantılar zamanla gelenekselleşti. Artık sadece Diyanet değil, Yahudi ve Ermeni cemaatleri bile her yıl iftar veriyor.

İslami siyaset çizgisi izleyenlerin başta soğuk baktığı AB sürecini, Hizmet’in, demokrasimizin kalitesini artıracak, Batı ile Türkiye’nin birbirini daha iyi tanımasına yardımcı olacak bir proje olarak baştan beri desteklemesi de aynı yaklaşımın sonucuydu. Hocaefendi’nin, Rudaw Gazetesi’ne yaptığı “Anadilde eğitim, devletin adil olmasının gereği” açıklaması da farklı değil.

Örnekler öyle çok ki, okuduğunuz şu gazetede farklı ideolojik, etnik, dinî kökenlerden yazarların özgürce görüşlerini ifade ediyor olması bile bu yapıcı ve cesur yaklaşımın açık göstergelerinden biri. Yıllardır yazıları yayımlanan Etyen Mahçupyan, Şahin Alpay, Herkül Millas gibi isimler bunun şahitleri.    

Gerçekler böyle olmasına rağmen talihsizliğe bakın ki, içeride Aydınlık/OdaTV çizgisinde marjinal çevreler ve onların uzantısı gibi hareket eden derin yapılar, bu parlak fotoğrafı karartmak için hep var güçleriyle çalıştı. Hizmet ne kadar demokrasi, AB, diyalog dediyse; onlar o kadar karanlık tez geliştirdi. Camia; Türkiye’nin dünyaya açılmasından, AB standartlarından söz etti. Onlar, gerçek amacın ülkeyi İran’a benzetmek olduğunu yazıp durdular. Hizmet, yerli bir hareket olduğunu söyledikçe, onlar CIA, Mossad bağlantısı aradı. Karanlık yapıların tüm imkânları ellerinde olmasına rağmen iftiranın ötesinde tek delil ortaya koyamadılar. Camia; El Kaide’den Hizbullah’a, şiddete bulaşan her gruba tavır almasına rağmen onlar Hareket’i, “karanlık, şiddet yanlısı bir yapı” diye yaftaladılar. Bu yönde belge bulamayınca, delil üretmek için “kâğıt parçası” gibi komplo planları hazırladılar.

Geçen zamanda onlar iftiralarından vazgeçmedi; Hizmet de müspet çizgide yürüyüşünden bir adım geri durmadı. Sonunda öyle iflas ettiler ki, dün toplumu İran ve Humeyni tehdidiyle korkutanlar, bugün her konuda İran ile aynı düşünür oldular.

Bu, eskiden beri bilinen bir hikâye. Yeni olan, Hizmet’in dünyaya açıldığı nisbette Türkiye’deki bu bayat tezlerin, adeta eşgüdümlü şekilde bir süredir kimi Fransız, Alman, Rus, Amerikan medyalarında yer bulmaya başlaması. Fransız istihbarat dergisi Intelligence Online’da önceki gün yer alan, “camianın Suriye’de cihatçı tabur kurduğu” yalanı, 28 Şubat’ta Sabah’ta manşet olan “3 bin intikam komandosu” iftirasından farksız. Benzer şekilde, Rus Komsomolskaya Pravda gazetesi de birkaç hafta önce Mehmet Barlas’a atıfla Gülen’i, eski Sovyet ülkelerindeki kadife devrimlerden sorumlu tutulan Soros’a benzeten bir haber yaptı. Gerçi Barlas bunu yalanladı. Aynı tuzağa düşmekten son anda kurtulan Reha Muhtar’ın, “Ajan mısın, kullanılan aracı mı?” diye sorduğu haberi yapan Darya Aslamova’nın tuhaf ilişkileri çarşaf çarşaf ortalığa saçıldı.

Bir süre önce de Alman Der Spiegel dergisi, Hizmet hakkında Aydınlık’ın haberlerinden farkı olmayan, gazetecilik açısından berbat, hakaret dolu bir haber yayımlamıştı. Buna göre camia, Almanya için “çok tehlikeli, gizli bir tarikattı ve Gülen’in Humeyni’den farkı yoktu”. Ve daha nice yalanlar.

En yeni gelişme ise Aydınlık/OdaTV çizgisinin eskittiği bu yaftalara, bir süredir kimi marjinal sağ ve İslamcı mecraların kucak açması. Fransız istihbarat dergisi veya Pravda’nın saçmalıklarının, nerelerde yer bulduğuna bakarsanız, onları bulursunuz. Hizmet, aynı yerde duruyor. Acaba onlar, bu küresel tezgâhta neye alet olduklarını biliyorlar mı?

© 2015