Logo
Print this page

Faizsiz finans kurumları

Faizsiz Finans Kurumları, Türkiye'nin özel şartları yüzünden daha ziyade murâbaha adı verilen işlemi yapıyor. Murâbaha teriminin mânâsı "malı peşin fiatla (peşin de olmayabilir) alıp vâde farkı koyarak veresi satmak"tır. Kurum vâde farkı koyarken bazı kriterlerden hareket ediyor; bu kriterler arasında enflasyon var, piyasada dolaşan paranın başka enstrümanlara yatırıldığında muhtemel geliri var ve daha başka hususlar var...

Kurum, kendisine para yatıran ortakların (kâra ve zarara katılım hesabı sahiplerinin) beklentilerini karşılamak mecbûriyetindedir. Kâr beklentisi ile para yatıran bir ortak (hesap sahibi) parasının enflasyon farkını; yani enfilasyonun sebep olduğu değer kaybını bile telâfi edemezse, buradan parasını çeker ve kurum işleyemez hale gelir. Değer kaybını karşılamak da yetmez, bunun üzerine bir miktar da reel kâr vermek gerekir. İşte vâde farkı bu gereklere göre ayarlandığı için bir yandan banka faizlerine yakın olmakta, diğer yandan -bazı durumlarda- banka faizi nisbetini de aşmaktadır. Ama yalnızca bu duruma (yani kâr ile faizin miktar olarak birbirine yakın veya farklı olmasına) bakarak işlemin meşrû olmadığını söylemek mümkün değildir. Genel olarak meşrû ticarette ve sanayi kesiminde kâr böyledir; kimi zaman faize eşit olur, kimi zaman da farklı.


Ticaret malı bedel karşılığında alıp satmak sûretiyle yapılır. Finans kurumları da -murabaha işleminde- bunu yapıyorlar. Alıp satma iki şekilde oluyor:
a) Kurum kendi adamını gönderiyor, malı teslim aldırıp müşteriye teslim ettiriyor, faturalar da buna uygun olarak (biri ilk bâyî tarafından satış,diğeri kurum tarafından satış olmak üzere iki fatura olarak) kesiliyor.

 


b) Kurum kendisinden mal almak isteyen müşteriye (sorudaki ifadeye göre fon kullanmak isteyene) vekâlet veriyor, müşteri kurumun vekili olarak malı -kurum adına- satın alıyor, kuruma fatura kestiriyor, kurum adına malı teslim alıyor, kurumun istediği yere -bu yer kendisinin deposu veya dükkanı da olabilir- naklettiriyor, sonra müşteri sıfatı ile kurumdan o malı satın alıyor, bu sefer de kurum ona fatura kesiyor.


Bu iki işlem şekil yönünden fıkha (İslâm'a) uygundur. Buna hîle diyebilmek için tarafların maksadına bakmak gerekir; maksat araya bir işlem sokarak faizli kredi vermek/almak ise bu hîle olur, maksat gerçekten bir malı alıp vâde farkı koyarak satmak ise (mal gerçekten alınıyor ve satılıyorsa) buna hîle denemez.
Özel finans kurumlarının faizsiz sisteme -ekonomik ve sosyal etkisi bakımından- daha yakın, daha uygun bulunan iki işlemi daha vardır: Mudârabe ve müşâreke.


Mudârabede sermaye kurumdan, proje ve işletme (amel, teşebbüs) karşı taraftan olmak üzere bir ortaklık kurulur. Kâr anlaşmaya göre paylaşılır. Kurumun hissesine düşen kâr da kurum ile ona para yatıran katılım hesabı sahipleri arasında paylaşılır.Teşebbüs zarar ederse zararı kurum ve hesap sahipleri yüklenir.
Müşârekede sermaye ortaklığı vardır, sermayesi olan, fakat daha fazlasına da ihtiyacı bulunan müteşebbis kurumdan sermaye katarak ortak olmasını ister, anlaşma yapılır, kâr anlaşmaya göre, zarar da sermaye nisbetine uygun olarak paylaşılır. Faizsiz bankacılığın finansal kiralama, faizsiz ödünç verme, havale, tahsil gibi birçok işlemi ve hizmeti daha vardır.


Mudârabe ve müşâreke, özel finans kurumu uygulamalarında, murâbahaya göre daha küçük oranlarda gerçekleşmektedir. Bunun sebepleri arasında hesap sahiplerinin sabırsızlığı, riske düşmeden kâr beklentisi, müteşebbis firmaların hesaplarının kısmen kayıt dışı olması, iş dünyasında emanet, ahde vefâ, sadâkat, haram-helâl şuur ve duygularının zayıflamış olması sebebiyle hâsıl olan güven bunalımı... vardır. Biz kemiyet ve keyfiyet yönünden ne kadar iyi müslümanlar olursak, kurumlarımız da o kadar iyi (müslümanca) olacaktır.

© 2015